McLaren CEO’su Zak Brown, F1 takımına katıldığında karşılaştığı “zehirli” çalışma ortamı ve ekibi başarıya taşımak için attığı adımlarla ilgili samimi açıklamalarda bulundu.
2016’nın sonlarında McLaren’e katılan Brown, takımın Honda ile yaşadığı zorlu dönemde göreve başlamıştı. Honda’nın 2015’te spora güç ünitesi tedarikçisi olarak dönüşü, McLaren ile yeniden birleşmesine yol açmıştı. Ancak bu ortaklık, yalnızca üç yıl sürdü ve ardından McLaren Renault motorlarına geçiş yaptı. Buna rağmen sorunlar devam etti.
Brown, McLaren’in bu dönemde karşılaştığı sıkıntılarla mücadele etmek için attığı ilk adımları anlattı. F1’e verdiği röportajda şunları söyledi:
“Beklediğimden çok daha kötüydü. Durumun iyi olmadığını biliyordum; arabadaki markalardan, sonuçlardan bu belliydi. Ancak takıma katıldığımda, sorunların düşündüğümden daha derin olduğunu fark ettim. Öncelikle ticari tarafla ilgilenmeye başladım çünkü en rahat olduğum alan orasıydı ve ciddi kaynaklara ihtiyacımız vardı.”
Zehirli Politikalar ve Çözüm Süreci
McLaren, Brown’ın liderliğinde kapsamlı bir yeniden yapılandırma sürecinden geçti. Andrea Stella’nın takım patronu olması ve uzun yıllar Red Bull’da görev yapan Rob Marshall’ın teknik departmanın başına geçmesi, bu dönüşümün önemli parçaları oldu.
Brown, takımın geçmişteki “zehirli” politikalarını ortadan kaldırmak için yaptığı değişiklikleri şu sözlerle açıkladı:
“Kısa vadede en büyük katkıyı ticari anlamda yapabileceğimi biliyordum. Liderlik ekibinin büyük bir kısmını değiştirdim, ancak bunu tanıdıktan sonra, birer birer yaptım. Bu dönüşüm zaman aldı. O dönemde, politikalar yüzünden atölyede oldukça zehirli bir ortam vardı.”
Honda güç ünitesinin o dönemki sorunların ana nedeni olarak görüldüğünü, ancak değişimin ardından bile temel problemlerin devam ettiğini vurgulayan Brown, şöyle devam etti:
“Hepimiz o zamanlar sorunun Honda motoru olduğunu düşünüyorduk. Bu elbette büyük bir etkendi, ancak tek başına sorun değildi. Renault motoruna geçtiğimizde sonuçlar biraz iyileşti, ancak temel problemlerimizin farkına vardık. Bu oldukça zorlu bir görevdi, ama sonunda başardık.”