McLaren CEO’su Zak Brown, Formula 1 efsanesi Ron Dennis tarafından yaratılan “Darth Vader” imajından uzaklaşarak takımın markasını daha canlı bir hale getirmek istediğini açıkladı.
Dennis, 1980’lerin başında Woking merkezli takımı devraldığında McLaren’ı tamamen dönüştürmüştü.
Bu dönemde McLaren, birçok şampiyonluk kazanırken sade, verimli ve ciddi bir marka imajı oluşturdu. Bu imaj, 1990’ların sonlarından 2010’lara kadar devam eden siyah ve gümüş rengi araç tasarımlarıyla da pekiştirildi.
Brown’ın McLaren’a Yeni Bir Kimlik Kazandırma Hamlesi
Dennis’in 2016 yılının sonlarına doğru McLaren’dan ayrılmasıyla birlikte Zak Brown, İcra Direktörü olarak takıma katıldı ve 2017 yılında, takımın kurucusu Bruce McLaren’ın 1960’larda kullandığı papaya renkli araç tasarımları geri döndü.
2018’de CEO olarak göreve başlayan Brown, McLaren’a tamamen yeni bir kimlik kazandırdı; MP4 isimlendirmesini bıraktı, ticari yaklaşımı yeniden şekillendirdi ve Woking’e enerji ve eğlence dolu bir atmosfer kattı.
Brown, Auto Motor und Sport’a yaptığı açıklamada bu değişimlerin bilinçli yapıldığını belirterek şunları söyledi:
“Ben daha çok yarış pistinin dışındaki şeylerle ilgileniyorum.”
“Hayranlara sunduğumuz şeyler, markayı inşa etme, sponsorlar… Bu konularda çok yol kat ettiğimizi düşünüyorum. Hiçbir zaman yerimizde sayamayız, çünkü zaman çok hızlı değişiyor.”
“Papaya rengi bir marka haline geldi. Bunu Star Wars ile kıyaslayacak olursam, McLaren uzun süre Darth Vader rolünü oynadı. Karanlık, soğuk ve ürkütücüydü.”
“Şimdi biraz Skywalker gibi görünmeye çalışıyoruz. Bolca pozitif enerji, renkli, genç bir imaj.”
Brown, pistte ise Andrea Stella’nın takımı düzenli olarak yarış kazanan bir ekip haline getirmek için çalıştığını ekledi.
“Ron Dennis, F1’in Üç Büyük Efsanesinden Biri”
Dennis’in McLaren’daki görev süresi, 10 Sürücüler Şampiyonluğu ve yedi Takımlar Şampiyonluğu ile sonuçlanmıştı.
Brown, CEO olarak McLaren’da elde ettiği başarının büyük kısmının pist dışında gerçekleştiğini kabul ederek takımın spordaki en büyük sponsor portföylerinden birine sahip olduğunu belirtti. Bu, takımın 2024 sezon finalinde Abu Dabi’de 26 yıl aradan sonra ilk Takımlar Şampiyonluğu’nu kazanmasına katkıda bulundu.
Yine de Brown, kendisini Dennis’in başarılarıyla kıyaslamak istemediğini belirtti:
“Ron Dennis ile kendimi asla kıyaslamam, çünkü benim için o, Enzo Ferrari ve Bernie Ecclestone ile birlikte motor sporlarının üç büyük efsanesinden biri.”
“Onlar, bugünkü Formula 1’i yarattılar. O listeye girmek isterim, ama şu an için kendimi asla o listeye koyamam. McLaren ile altı yarış kazandım.”
“Ron ise bunu yalnızca şampiyonluklarla yaptı. Ama yine de muhteşem bir takımın kaptanı gibi hissediyorum ve bu takım, McLaren’ın yıllar boyunca sporda elde ettiği başarıların seviyesine ulaşmak istiyor.”
“Dennis, Modern F1’de McLaren’ı Tek Başına Yönetemezdi”
Brown’ın McLaren’da CEO olarak çalışması, Takım Patronu Andrea Stella’nın yalnızca yarış meselelerine odaklanmasını sağlıyor.
Modern F1’de pek çok takımda bu yapı benimsenmiş durumda; bir CEO, Takım Patronu’nun üzerindeki ticari yükü alarak işleri kolaylaştırıyor.
Brown, spordaki bu büyümenin, Dennis gibi bir karakterin günümüz F1’inde McLaren’ı tek başına yönetemeyeceği anlamına geldiğini söyledi:
“Günümüzün takım patronları, geçmişteki patronlarla kıyaslanamaz.”
“Takımlar o kadar büyüdü ki Dennis’in her şeyi kontrol etmesi mümkün olamazdı.”
“Eğer işi doğru yapmak istiyorsanız, bir takım patronuna ve bir genel müdüre ihtiyacınız var.”
“Andrea yalnızca takımla ilgileniyor, ben ise geri kalan her şeyle ilgileniyorum.”
“Kendimi takım için çalışıyormuş gibi hissediyorum, tam tersi değil. Benim işim, Andrea’ya finansal kaynaklar ve politik meselelerde destek olmak.”
Brown, Stella’nın medya çalışmaları, pazarlama, hissedarlarla veya sponsorlarla temas gibi konularla dikkatinin dağılmaması gerektiğini belirterek şunları ekledi:
“Onunla neyin içine girdiğimi biliyordum. Kişiliklerimiz birbirine iyi uyuyor ve işimizde birbirimizi tamamlıyoruz.”
“Aynı şey diğer yöneticiler için de geçerli. Başarılı olmak istiyorsanız, insanların birbirine güvendiği bir kültüre sahip olmalısınız.”
